Ana içeriğe atla

Yasal Uyarı

Bu Blog’da yayınlanan, yazıların, ses dosyalarının, video dosyalarının ve  tüm fotoğrafların  hakları, Yusuf Kenan Duran’ya aittir. Yayınların, izin alınmadan kopyalanması, yayınlanması ve kullanılması, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Blog içerisinde yer alan her türlü yazının sahibi Yusuf Kenan Duran'dır.  5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu‘nun telif haklarına ilişkin hükümlerine göre Yusuf Kenan Duran’nın yazılı izni olmadıkça hiçbir kimse, yayıncı ve kuruluş, eserin tamamını veya bir kısmını yayınlayamaz, çoğaltamaz, alıntı yapamaz. Kaynak gösterilerek dahi yazıların tamamı ya da bir kısmı yazılı izin alınmaksızın kullanılamaz.

http://sesliyazar.blogspot.com.tr/ adresinde yer alan ses dosyaları soundcloud, video dosyaları youtube aracılığıyla yayınlanmaktadır.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun telif haklarına ve yasal düzenlemeye ilişkin hükümlere buradan ulaşabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Matmazel Julie Makalesi

Yusuf Kenan Duran August Strindberg, Matmazel Julie adlı eserinde üst sınıfa mensubu, kont kızı olan Julie’nin mensubu olduğu sınıfa uyum gösterememesinden dolayı yine kendisi gibi kendi sınıfına ayak uyduramayan konağın uşağı Jean ile arasında geçen bir dizi hareketlilikler sonucu bir gecede düşüşünü ve yaşadığı olayların sonucunda onurunu kurtarmak için intihar edişini anlatır. Yazar, eserinde kadın- erkek, alt sınıf-üst sınıf gibi çatışmaları işler. Strindberg’in eserinde başında verdiği didaskalik metin, eserin bütünü çerçevesinde oldukça önem kazanır. Strindberg’in mekânı, bir yeri belirtmede kullanmasına rağmen, yapmış olduğu mekân tasviri eserin içeriğine ve sonuna önsemeler yapar niteliktedir. Bu durum mekanın işlevselliğinin artmasını sağlamış, adeta canlı bir karakter gibi esere dahil etmiştir. Eserin tamamiyle mutfakta canlanması ve mutfakta gösterilen eşyalar, kapı ve pencereden gösterilen bitkiler dikkatleri cezbeden unsurlardır. Bu unsurlar olaylarla ö

Başka Yer Başka Zaman

Başka yer, başka zaman, sensiz ömrüm olsun... Çoktan değişti her şey belki de, hatta o şarkının sözlerinde de olduğu gibi "aynı değiliz ikimizde". Bu işte bir yalnızlık var demek geçiyor içimden, bir yerlere koşuşturan kalabalığın tam ortasında. Belki vakit şuursuz, ömür kısa, kelam uzun. Ancak şöyle bir gelince köşe başlarına bir ah diyor insan. Bir ah,  acizane bir ah! Ziyaretiniz için teşekkürler. Yorumlarınızı bekliyoruz.

Neyseler Birikmiş İçimize

Neyseler birikmiş içimize. Derin bir nefes alıp devam ediyorum düşüncelere dalmaya. Takvim Kasıma değin uzanmışken İstanbul artık yavaş yavaş soğumaya devam ediyordu. Hava buz kokusu ciğerleri yakıyordu insanın. Sokaklarda kar kokusu, koca şehrin insanlarının ensesine vuran o kasvet yağmuru halini almış rüzgâr hala saçlarımda gamzeler oluşturabiliyordu.  Çayın buharı, soğuğa karışırken, çay adeta bir sahne oluveriyordu. Çayın üzerinde bir balerin, kendini bir boşluğa tarmışçasına dans ediyordu. O Meçhulüm soru, köşe başlarını kolluyormuşçasına ara bir aklıma gelip gelip gidiyordu. Bundan sonra ne olacaktı? Bir sonraki şehir, bir sonraki duran kimdi? Hepsini boşverip geçmek geçerken içimden, şehrin bu hiç kesilmek bilmeyen sesi, kulaklarıma, bir fısıltı gibi devamı var diyebiliyordu.  Ziyaretiniz için teşekkürler. Yorumlarınızı bekliyoruz.